Özellikle yaşadığımız şu son günlerin bize vermek istediği mesajlardan biri de ciddi anlamda hayatımıza hoşgörüyü davet etmemiz gerektiği. Kişisel ve toplumsal yargılardan sıyrılıp hoşgörünün samimi kollarına kendimizi bırakabilmek, hayatımızda tahmin bile edemeyeceğimiz güzellikleri sunacaktır bize. Bunun için önce hem küçük ölçekte yani kişisel çevremizde, ailemizde; hem de büyük ölçekte yani milletimizde kıyasıya uçuşan yargılarımızın farkına varmamız gerekir. Sonra da hoşgörülü olmanın ezilme, katlanma değil de aslında bir olgunluk, bir erdem olduğunu anlamamız bize huzurun kapılarını açacaktır..
Yargılarımız egonun sen, ben, onlar ayrımından, doğru-yanlış, iyi-kötü dualitesinden kaynaklanır. Hele bir de toplumda "ayıp olmasın" ve "elâlem ne der" gibi kökleşmiş düşünce kalıpları varsa (ki bu yargının onaylamasıdır) ciddi anlamda herkes birbirine, öncelikle de kendine zorluk çıkarmaktadır. Başkalarında ya da kendimizde beğenmediğimiz, eleştirdiğimiz, yanlış olduğunu düşündüğümüz her şey hayatımızı etkileyen yargılardır. Yargılarımızdan kurtulabilmenin ilk adımı yargıladığımızı kabul etmektir. Kabul ediyorum ama… diye başlayan bir cümle kurmadan, sadece kabul etmek 🙂
ikinci adımımız da yargılamanın yerine koyacağımız, kendimizde geliştireceğimiz "hoşgörü"yü tanımlamak ve isteyerek, sevgiyle, olgunlukla hoşgörülü olmayı deneyimlemek olmalıdır. Hoşgörü; doğru-yanlış demeden o kişiyi ya da durumu olduğu gibi insanın kendi rızasıyla kabul etmesidir. işin içinde kazanmak-kaybetmek, haklı olup olmamak diye bir şey yoktur. Öncelikle kendimize karşı hoşgörülü olmayı öğrenmeliyiz.
Yargılardan kurtulup hoşgörülü bir insan olabilmek bir anda olacak, kolay bir iş değildir. Çünkü doğduğumuz andan itibaren yargılar ve onların etiketleriyle büyüyoruz. Ama bunun hayatımıza getirdiği zorlukları fark edip hoşgörülü olma niyetine girerse insan, bu değişim mümkündür. Ve hayatın her alanına yayılan bir huzuru beraberinde getirecektir.
Danışanlarımla yargılama farkındalığı çalışması yaptığımızda herkes hayret içinde düşüyor 🙂 Yani bu olaya farkındalık ışığında bakmadığımız sürece ne kadar da çok yargıladığımızın farkında olamıyoruz. Ayrıca çoğu kuvvetli yargının kuvvetli olumsuz frekansına bağlanarak hem kendimizi hem de dünyamızı kirletiyoruz. Sonra da "neden bu kötülükler başıma geldi" diye hayıflanıyoruz.
Yargımız çekim alanımızdır, yargılarımız hayatımızı şekillendiriyor. iyileşme, dönüşüm ise hoşgörülü olmakla başlıyor… Bu hafta başkalarının değil sadece kendi yargılarınızın farkında olma çalışması yapabilirsiniz. Yedi gün boyunca kendinizi gözlemleyin ve yargılarınızı yakaladıkça not alın. Bakalım en çok hangi konularda yargılıyorsunuz ve ne tip yargılama mekanizmaları kullanıyorsunuz, bir keşfedin…:)
insan, kendinin ne kadar çok yargıladığını fark edince başkalarını da daha iyi anlayabiliyor. Ve böylelikle hoşgörülü olmaya daha çok istek duyabiliyor. Hele bir de hoşgörülü olmanın bir eziklik, katlanmak, zoraki kabullenmek olmadığını açık gönüllülükle, olgunlukla gelen bir erdem olduğunu algıladığında değişim çok daha kolay ve gönüllü oluyor 🙂
Kendimizi fark ettiğimiz ve hoşgörüyü hayatımıza davet ettiğimiz bir hafta olsun 🙂
Sevgi ve sağlıkla ilerleyin
Arzu Bıyıklıoğlu
NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu